Yaz tatilinde çocuk beslenmesi

Yazın çocuklarımızı nasıl beslemeliyiz? Tatilde çocuk beslenmesinin püf noktaları...

Çocuklarda endoskopi

Çocuklarda üst endoskopi (gastroskopi) nedir, nasıl yapılır?

Çocuklarda kolonoskopi

Çocuklarda alt endoskopi (kolonoskopi) nedir, nasıl yapılır?

Bebek ve çocuklarda reflü

Bebek ve çocuklarda reflü nasıl anlaşılır, tanısı nasıl koyulur ve nasıl tedavi edilir?

Çocuklarda karın ağrısı

Çocuklarda karın ağrısı nedenleri nelerdir? Tanı, tedavi ve izlemde yapılması gerekenler...

Çocuklarda iştahsızlık

Çocuklardaki iştahızlığın nedenleri, sonuçları, tedavisi, anne ve babalara uyarılar

Çocuklarda obezite

Son yıllarda çığ gibi artan çocuk obezitesinin tehlikeleri ve yapılması gerekenler

48. Türk Pediatri Kongresi ve International Association for Adolescent Health 17th European Meeting

15-19 Mayıs 2012 - World of Sunrise - Starlight Kongre Merkezi, Side/Antalya

9. Ulusal Çocuk Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Kongresi

18 - 21 Ekim 2012 - The Marmara Oteli, Antalya

 

16 Haziran 2012 Cumartesi

Yaz tatilinde çocuk beslenmesi

-->
Okul öncesi çağ, çocuklarda bütün hayatları boyunca beslenme alışkanlıkları açısından oldukça şekillendirici bir dönem. Kahvaltının her mevsim olduğu gibi yaz aylarında da günün en önemli öğünü olduğunu unutmayın.
Okul öncesi çoçuklarda yaz aylarında düzenli üç öğün yemek tüketilmesi oldukça önemli. Geç uyanarak geç kahvaltı etmesi nedeniyle öğünün ikiye indirilmesi doğru bir yaklaşım değil. Öğün aralarında ise şekerleme, pasta, bisküvi yerine meyve, taze sıkılmış meyve suyu, ayran özellikle yaz aylarında tercih edilmesi gereken önemli yiyecekler.
Okul öncesi çağ, çocuklarda bütün hayatları boyunca beslenme alışkanlıkları açısından oldukça şekillendirici bir dönem. Ailelerin sıklıkla yaptığı yanlış çocuğu ne kadar çok beslerlerse, kendilerini o kadar mükemmel, sorumluluklarını yerine getirmiş , iyi anne baba hissetmeleridir ki bu hiç de doğru değil. Büyüme gelişmesi normal bir çocuğu fazla yemesi için zorlamak, başka çocukların yedikleri ile kıyaslamak, çocuğun beslenme alışkanlıklarını ileriki hayatında sağlığına zarar verecek şekilde değiştirebilir. Unutulmamalıdır ki, beslenme konusunda büyüklerin davranışları bu yaşlarda taklit eden çocuk için en önemli faktördür.

Yaz aylarında sıcaklık artışları besin ihtiyaçlarında da bazı değişiklilere neden olur. Sıvı ihtiyacı için suyun yanı sıra ayran ve sıvı oranı yüksek karpuz, kavun, üzüm gibi meyvelerin öncelikle tercih edilmesi önerilir. Ayrıca sıcaklık artışları metabolizmada bir miktar yavaşlamaya neden olur. Bu nedenle yaz aylarında kış aylarına nazaran daha az enerji almak gerekir.

Anne babalar özellikle tatil beldelerinde açık büfe seçimler yapılırken çocuklarının kesinlikle kendi besinlerini seçmelerine izin vermeliler, bu onlara özgürlük duygusu verir. Yediklerini kontrol etme güdüsünü kazandırır. Yetişkin obezitesinde temel problem beslenme biçimini bireyin kontrol edememesidir.

Yaz aylarında çocuklar için örnek öğün
Sabah
Süt
Yumurta veya beyaz peynir
Zeytin
Ekmek
Domates +salatalık
Meyve
Öğle Et yemeği veya kurubaklagil yemeği
Sebze yemeği
Yoğurt
Ekmek
Akşam Et yemeği veya kurubaklagil yemeği
Pilav veya makarna
Meyve veya salata
Ekmek
Aralar Süt veya Yoğurt
Meyve

Kahvaltı öğünü
24 saatlik periyod içinde en uzun aradan sonra yenilen öğün olan kahvaltı, her mevsim olduğu gibi yaz aylarında da günün en önemli öğünü. Akşam yemeği ile sabah arasında geçen yaklaşık 12 saatlik sürede vücuttaki besinlerin tümü sindirilmekte; böylece sabah kahvaltısında tüketilen yiyecekler vücutta daha verimli kullanılarak gün için gereken enerji ve besin ögeleri gereksiniminin bir bölümünü karşılamakta. Okul öncesi çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimlerinin yanısıra oyun çağında olduklarından fiziksel aktiviteleri için gerekli enerji ihtiyaçlarının büyük bölümü kahvaltı öğününde karşılanır. Bu çağdaki çocukların ihtiyacı olan besin ögeleri de öğünlerinde dengeli olarak dağılım göstermelidir.

Yaz aylarında çocukların kahvaltıları, karbonhidrattan zengin olmalı. Karbonhidratlar kas ve beyin için temel enerji kaynağıdır. (Ekmek, meyve, meyve suyu, tahıl gevrekleri karbonhidrattan zengindir.)
Demir içeriği yüksek olmalı. Demir kansızlık olarak bilinen anemiyi önlemek için gereklidir. (Yumurta veya zenginleştirilmiş tahıl gevrekleri, pekmez tüketilebilir.)
Kemik gelişimi için kalsiyumdan zengin olmalı. (Süt, peynir, pekmez iyi kalsiyum kaynağıdır.)
İleride oluşabilecek kalp-damar hastalıkları ve obezite riskini azaltmak için yağ ve kolesterolden düşük olmalı. (Et ürünleri (sucuk, salam, sosis) yerine peynir tercih edilebilir.)
Posa açısından zengin bir kahvaltı kabızlığı engellemek için büyük önem taşır. (Meyve, sebze, kepekli tahıllar tercih edilebir.) Yaz aylarında çocuklarda ishal sık görülen bir hastalıktır. Eğer çocuğunuz ishal olursa posa içeriği yüksek besinleri kesmeniz gerekir.
Sıvı içeriği yüksek olmalı. (Sıcak, nemli havalarda vücut terleyerek sıvı kaybını arttırır. Serinletici içecekler ve su içeriği yüksek meyveler vücudun serinlemesine yardımcı olur.)
Mutlaka sebze, meyve veya taze sıkılmış meyve suyu yer almalı. (Özellikle C vitamini ihtiyacını karşılamak için.)
Çeşitli yiyeceklerden oluşmalı. Örneğin;
1 bardak süt, 1 yumurta veya peynir, zeytin, ekmek, meyve veya
domates ;
1 bardak taze sıkılmış meyve suyu ile peynirli tost;
1 bardak süt, tahıl gevreği, meyve.
Öğle ve akşam yemekleri Çocuğunuzun öğle ve akşam yemekleri de kahvaltıları gibi enerji ve besin ögeleri açısından yeterli ve dengeli olmalı. Yaz aylarında artan sıvı ve mineral ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte, aynı öğünde dört temel besin grubundan yiyecekler bulunmalı. Çocuğunuzun besinsel ihtiyaçlarını karşılamak için ihtiyacı olan yiyecekleri değişik şekillerde sunabilir veya yemek istemediği yiyecekleri benzer nitelikte olan başka yiyeceklerle değiştirebilirsiniz. Örneğin çocuğunuz ıspanak yemek istemiyorsa, ıspanaklı börek yapabilirsiniz veya süt içmek istemeyen çocuğunuza yoğurt veya dondurma yedirebilirsiniz. Yaz aylarında sıkça yapılan kızartmalar yüksek yağ içerdiği ve kansere neden olduğu için tercih edilmemesi gerekir. Besinleri ızgara, haşlama, fırında veya kendi suyuyla pişirmek sağlıklı seçimlerdir. Çocukların mide kapasiteleri yetişkinlerinkinden küçük olduğu için fazla yemesi için çocuğunuzu zorlamamalı, yemeklerini küçük porsiyonlar halinde sunmalısınız.

Öğle yemeğinde 1 porsiyon etli sebze yemeği (4-5 yemek kaşığı), yarım kase yoğurt, 1-2 dilim ekmek veya börek, meyve veya taze sıkılmış meyve suyundan oluşan bir öğün sağlıklı bir seçimdir.

Akşam yemeğinde 2-3 köfte kadar et/ tavuk/ balık (ızgara, haşlama veya fırında), pilav veya makarna (4-5 yemek kaşığı), salata, 1 su bardağı ayran, meyve veya sütlü tatlıdan oluşan bir öğünle çocuğunuzun besin gereksinimlerini karşılayabilirsiniz.

Ara öğünler
Çocukların beslenme alışkanlıkları okul öncesi dönemde oluşur. Bu nedenle çocuğunuzun ara öğün alışkanlığını kazanması gereken enerji ve besin ögelerini karşılamak için büyük önem taşır. Yaz aylarında çocuğunuzun ara öğünlerinde yüksek miktarda sıvı alması, vücudundan kaybettiği miktarı geri kazanması için gerekli. Bu nedenle, yemek aralarında taze sıkılmış meyve suları, süt, ayran, dondurma, meyve tüketmesine ve bol miktarda su içmesine özen gösterin

5 Haziran 2012 Salı

Çocuklarda hepatit (mikrobik karaciğer iltihabı)

Hepatit, kelime olarak "karaciğer iltihabı" anlamına gelir ve virüslere bağlı olarak gelişir. Genellikle  karaciğerde büyümeye, hassasiyete ve bazen kalıcı hasar oluşmasına neden olur.  Hepatit virüsler dışında çeşitli kimyasal maddeler, ilaçlar ve alkol alımı nedeniyle de oluşabilir.  Viral hepatit, karaciğere yerleşen çeşitli virüslerin neden olduğu en sık görülen bulaşıcı  hastalıktır.
Özellikle Hepatit B virüsü enfeksiyonu gerek Türkiye’de, gerekse dünyada yaygın ve ciddi sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Sadece Hepatit B değil başta A ve C olmak üzere  tüm hepatit çeşitleri sağlığımız açısından tehlike oluşturmaktadır.
Viral heptait türleri
Her biri farklı bir virüs tarafından oluşturulan en az sekiz tip viral hepatit bulunmaktadır.
Hepatit A: Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde en çok çocuklarda, gelişmiş ülkelerde ise erişkinlerde görülmektedir.
Hepatit B: Hepatitin en sık görülen türüdür. Dünyada 350 milyon, Türkiye’de ise 4-5 milyon Hepatit B virüsü taşıyıcısı vardır.
Hepatit C: En tehlikeli olanıdır. Hastaların yarısında siroz hastalığına yol açar.
Hepatit D: Esas itibariyle hepatit B virüs taşıyıcısı olan ve damar içi uyuşturucu kullananlarda görülür.
Hepatit E: Bu hastalığın belirtileri hepatit A’ya benzer. Sıklıkla Hint Okyanusu bölgesinde, Afrika’da ve gelişmiş ülkelerde görülmektedir.
Karaciğeri iltihaplandırarak hepatit oluşturan diğer  virüsler ise şunlardır; Soğuk  algınlığı virüsü, su çiçeği virüsü, enfeksiyöz mononükleaziz virüsü ve sitomegalovirüs virüsü.
Hastalığın belirtileri
En sık rastlanan belirtiler halsizlik, orta derecede ateş, kas ve eklem ağrıları, bulantı, kusma , dikkat azalması, karın ağrısıdır.   Birçok hastada belirtiler hafiftir veya yoktur; bu nedenle teşhis edilemeyebilir. Hastaların küçük bir kısmında deride ve göz  aklarında beliren sarılık, sarılığı takiben koyu renkte idrar ve açık renkte dışkı gözlenir. Kaşıntı  olabilir. Sarılık ortaya çıktığında diğer belirtiler kaybolur. Bazı hastalar, hastalık sırasında 2,5-5 kg zayıflayabilirler.
Risk grupları
Risk gruplarını sağlık personeli, uyuşturucu bağımlıları, homoseksüeller, çok sık cinsel partner değiştirenler, diyaliz hastaları, transplantasyon yaptıranlar ve ailesinde Hepatit B taşıyıcısı  olanlar oluşturmaktadır. Hepatit C çok sessiz ve sinsi bir enfeksiyon olarak tanınır. Hepatit B  gibi bulaşmasına karşın, seksüel yolla bulaşma riski B’ye göre daha düşüktür. Aynı zamanda  taşıyıcı anneden bebeğe %1 gibi bir oranda geçme riski vardır. Genellikle çok geç bir aşamada fark edilir. Hepatit C Hepatit B’ye göre daha yavaş seyreder ve yine Hepatit B’ye göre kronikleşme riski daha fazladır (vakaların yüzde 80’i kronikleşir). Bu sebeple ileriki aşamada kansere çevirme riski daha yüksektir. Genellikle 20 yıl içersinde siroz gelişir ve zamanla kansere dönüşebilir. Ancak her iki virüs de bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde çok daha hızlı ilerler. Özellikle kanser, AIDS ve diyaliz hastalarında hastalık çok daha hızlı bir gelişim gösterir. Hepatit C için sadece tarama testleri yapılabilir ve şimdilik aşısı  bulunmamaktadır. Ancak bilindiği gibi Hepatit B için aşı söz konusudur ve risk grubundakilerin hiç şüphesiz aşı olmaları gerekmektedir.
Risk altında olmayanlar
Hepatit B önlenebilir bir hastalıktır. Bugün hastanelerde doğan tüm bebeklere hepatit aşısı  yapılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 120 ülkede yeni doğanlara aşı yapılmasını şart koşmuştur. Ayrıca bebekler dışında aşı yaptırmak isteyenlerin aşı yaptırmasında da hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Dünyada 350 milyon kişinin Hepatit B taşıyıcısı olduğu  düşünüldüğünde geç kalmadan aşı yaptırmanın önemi ortaya çıkar.
Hepatit tekrarlar mı? 
Evet, çünkü en az beş veya daha fazla hepatit virüsü vardır. Bunlardan herhangi birini, herhangi bir zamanda alırsanız hepatit olursunuz. Hastalığı geçirdikten ve virüse karşı bağışıklık oluştuktan sonra aynı virüsü daha sonra alsanız bile hastalık oluşmaz. Bununla beraber, bazen B, C ve D hepatit virüsler yeniden hastalık oluşturabilirler.
Yatakistirahati gerekir mi?
Zorunlu değildir. Kural şöyledir: Kendinizi iyi hissediyorsanız, kalkıp dolaşabilirsiniz, yorgun hissediyorsanız yatmanız doğru olacaktır.
Ailem içi bulaşma riski
Aynı evi paylaşan bireylerden birinde A, B, C veya E hepatit görülmesi diğer bireylere bulaşma riski doğurur. Gerekli kurallara uyulması yanı sıra, evdeki bireylere A hepatit için gamma globülin, B hepatit için hiper immün gamma globülin, hepatit A ve B aşıları  uygulanması koruyucudur.
Özel bir diyet veya vitamin almak gerekli mi?
Kolay sindirilen ve kaloriden zengin (çorba, komposto ve meyve suları) yiyeceklerin yenmesi yeterlidir. Birçok hastada halsizlik ve bulantı olması nedeniyle hafif bir kahvaltı gün boyunca yeterli olmaktadır. Öğünler arasında yukarıda belirtilen yiyeceklerin alınması uygun olur. Vitamin almanın etkisi henüz bilinmemektedir.
Hastalık ne kadar sürer?
Belirtilerin aniden ortaya çıkışını takiben birkaç hafta, bir veya iki ay içerisinde hastalık  belirtileri geriler. Erişkin hastaların % 5-10 hastada kronik hepatit veya  taşıyıcılık gelişir. Hepatit C başlangıç döneminde bazen tanınmaz. Hastalık, mikrobun  alınışından aylar ile yıllar sonra ortaya çıkabilir. Hepatit C hastalarının yarısından fazlasında belirtiler ve serum bulguları devam eder ve kronik hepatit gelişir. Hepatit B hastalarını
yakalayan D hepatit virüsü, hepatit B’den daha ağır bir hastalık tablosu oluşturur, ancak  hastalık birkaç ay sonra iyileşir.
Kontroller 
Kan testleri hastalığın tamamen geçtiğini gösterinceye kadar doktorunuza gitmelisiniz. Kan testlerindeki bozukluk 6 aydan fazla sürerse hastalığın kronikleşmesi söz konusu olduğundan
dikkatli olunmalıdır.
Hepatitin komplikasyonları
A, B, D, E hepatit hastaların çoğu tamamen iyileşirler. Birkaç ay ara ile hafif alevlenme  atakları görülebilir. Her atak ile öncekinden daha hafif geçer. Ancak bu tekrarlanmalar, tam iyileşme olmayacağını göstermez. Hepatit A nedeniyle ölüm oranı, D ve B hepatite göre daha azdır. E hepatite bağlı ölüm oranı ise bilinmemektedir. Hepatit B hastalarını % 5-10’unda ve hepatit C vakalarının %80’den fazlasında kronik karaciğer hastalığı gelişir. Kronik hastalık  hafif seyredebileceği gibi ilerleyerek siroza da neden olabilir. Kronik persistan ve kronik aktif  hepatit olarak tanımlanan ve hastalık aktivitesini gösteren iki tip kronik karaciğer hastalığı  vardır; ancak hasta karaciğerde aynı anda farklı bölgelerde bu farklı tipler bulunabilir. Kronik  hepatit sonunda siroz ile sonuçlanır. Genellikle hastalığın seyrini takip etmek için biyopsi yapılır. Akut hepatit sonrasında kronik karaciğer hastalığı gelişiminin nedenleri henüz  bilinmemektedir.
Hepatit, kanser nedeni olabilir mi?
Kronik hepatit B taşıyıcılarında ve kronik hepatit C hastalarında karaciğer kanseri yüksek oranda görülmektedir.
Viral hepatitlerin bazı türleri ülkemizde çok sık görülmektedir. Bazı türleri oldukça bulaşıcı  olan bu hastalık, çoğunlukla farkına varmadan geçirilmektedir. Hastaların bazıları ölmekte; bazıları da kronik hastalığa maruz kalmaktadır. Virüsün bulaştığı insanların birçoğu da hastalanmayıp taşıyıcı olmakta ve kendilerinde bulunan virüs farkında olmadan başka insanlara bulaştırarak onların da hepatit veya hepatit taşıyıcısı olmalarına neden olmaktadır. Hepatit B virüsünü taşıyan gebe annelerin, doğumu takiben çocuklarının aşı ve pasif bağışıklık ilk korunmaları gerekmektedir.  Hepatit B aşısının virüs bulaşmadan önce yapılmasının iltihabını ortaya çıkmasını önlemede yeterli ve güvenli olduğunu gösterilmiştir. Bu aşıyı bütün çocuklara, işlerinde kan ile temas ihtimali olan insanlara ve birden fazla cinsel partneri olanlara öneriyoruz. İnterferon tedavisi bazı hepatit B ve C hastalarında etkilidir.
Hepatit B ve C’ye karşı korunma yolları
Hepatit B ve C’nin tedavisi oldukça güç olduğu için aslında en iyisi ve doğrusu bu hastalığa karşı korunmaktır ve korunmanın yollarını şu şekilde sıralanır:
·   Hepatit hakkında bilgi sahibi olmak.
·   Aşı yaptırmak.
·   Hijyen kurallarına dikkat etmek.
·   Kuaförlerde ve berberlerde kullanılan aletlerin steril olmasına dikkat etmek.
·   Diş tedavilerinde gerekli önlemleri almak.
·   Kan almada ve vermede kanın virüssüz olduğuna emin olmak.
·   Hepatit riskinin olduğu yerler






 

4 Haziran 2012 Pazartesi

Çocuklarda kolit - Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı

Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı (inflamatuar bağırsak hastalıkları), çocukluk hastalıkları içinde önemli yer tutar. Beş yaşın altında görülmesi nadirdir. 10-19 yaşları arasında sıklığı artar. Hastalığın klinik belirtileri ve tedavisi erişkinlerde olduğu gibidir.

Belirtiler
Ülseratif kolit kalın barsağın hastalığıdır. Çocuklarda genellikle kalın barsağın son bölümünü tutar. Kanlı ishal ve karın ağrısı olur. Çocuklarda hastalık erişkinlere göre daha hafiftir. Ancak, yine de iştahsızlık, kilo kaybı, hafif ateş ve solukluk gibi belirtiler olabilir.
Crohn hastalığı, hastaların büyük kısmında ince barsağın son bölümünü tutar. Tüm ince barsağı ve kalın barsağı da hastalandırabilir. Crohn hastalığında karın ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı en sık görülen belirtilerdir.
Çocukluk ve ergenlik döneminde barsakla ilgili olmayan bazı bulgular ön plandadır, hatta ilk ortaya çıkan belitiler olabilir. Artrit denilen eklem iltihabı ve ağrısı, iştahsızlık, beslenme bozukluğu, en önemlisi de gelişme geriliği ve bunun yanı sıra buluğ yaşının gecikmesi barsak ile ilgili şikayetlerden daha önce ortaya çıkabilir. Bu durumda gerçek hastalığın tanısı gecikebilir. Çocuklarda başka bir nedene bağlanamayan, yukarıda sözü edilen belirtiler olduğunda inflamatuvar barsak hastalığı, özellikle de sebepsiz gelişme geriliği olanlarda Crohn hastalığı akla gelmeli ve bu yönde incelenmelidir.

Tanı
İnflamatuvar barsak hastalığının tanısı için çeşitli incelemeler yapılır. Bazı barsak infeksiyonlarında hastaların yakınmaları, inflamatuvar barsak hastalığının belirtileri ile karışabilir. Bu nedenle öncelikle dışkı ve kan incelemeleri ile infeksiyon hastalığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Ülkemizde sıkça rastlanan amipli dizanteri, özellikle ülseratif kolite benzerlik gösterir ve tanı karışıklığına neden olabilir. Hastalığın tanısı kolonoskop adı verilen aletle makattan girilerek barsağın görülmesi, bu sırada barsağın iç yüzünden alınan küçük bir parçanın mikroskopta incelenmesi ile konur.

Tedavi ve izlem
Çocuklarda inflamatuvar barsak hastalığının tedavisi, erişkin hastalarda olduğu gibidir. Ancak, ilaçların dozu, çocuğun ağırlığına göre ayarlanır. Tedavinin amacı, hastalığın yatıştırılması ile alevlenmenin önlenmesidir. Özellikle çocuk hastalarda beslenme bozukluğunun ve gelişme geriliğinin düzeltilmesi çok önemlidir.
İnflamatuvar barsak hastalığı kronik hastalıktır. Tedavi ile baskılanır, sessiz döneme girer. Bu hastalıkta tedavi süreklidir. Tedaviyi kesen hastalarda hastalık alevlenir. Bu durum tedavi altında iken de olabilir. Bu nedenle çocuğun ebeveyni tarafından sürekli izlenmesi, doktorunun önereceği belirli aralıklarla kontrollerinin yapılması gereklidir.
Tedavi ve ilaç dozları ile ilgili değişikliklere hastanın doktoru karar vermelidir.

Çocuklarda yakıcı madde içme

Tıp dilinde "korozif madde" adıyla bilinen yakıcı maddeler kezzap, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanları, çamaşır suyu, lavabo-aç, yağ çözücü gibi temizlik amacıyla kullanılan güçlü asit veya alkali karakterde toz veya sıvı yakıcı maddelerdir.
Sıvı korozif maddeler çoğunlukla küçük çocuklar tarafından yanlışlıkla su zannedilerek içilebildiği gibi erişkinler tarafından intihar amacıyla da alınabilirler.
Sıvı veya toz halindeki bu maddeler ağız yoluyla alındıklarında ağız içi, yemek borusu ve mide üzerine yakıcı etki yapabilir, ayrıca solunum yollarına, göze ve deriye de zarar verebilirler. Erken dönemde yemek borusu veya midede delinme ortaya çıkabilir ve bu durum şok tablosu ile ölüme yol açabilir. Bazan haftalar sonra yemek borusu veya mide çıkışında darlık gelişip yutmada zorluk ve bunun sonucunda beslenme bozukluğu ortaya çıkabilir. Bu durumda darlığı ortadan kaldırmaya yönelik uzun süreli cerrahi girişimler gerekebilir. Bazan başarısız kalabilen bu girişimler sonrasında ya mideye delik açarak beslenme sağlanabilir ya da zor bazı ameliyatlar gerekir.
Basit bir dikkatsizlik sonrasında hem çocuk hem de aile günlerce hastahanede acı dolu günler geçirmek zorunda kalabilir. Bu duruma engel olabilmek genellikle anne ve babaların elindedir.

Doktora gitmeden önce hemen yapılması gerekenler
- Yanlışlıkla bu maddelerin içilmesi durumunda çocuk kesinlikle kusturulmamalıdır. Bu yakıcı maddeler yemek borusundan geçerken çok kısa sürede zarar verebilmektedir. Kusturma sırasında tekrar yemek borusu ile temas eden yakıcı maddenin oluşturduğu zarar artar. Ayrıca kusma bu maddelerin solunum yolları ve akciğerlere kaçmasına ve orada da hasar oluşturmasına yol açabilir. Böyle bir durumda içilen maddeyi sulandırmak için çocuğa az miktarda su verilebilir, ancak bu da kusmaya yol açabilir. Bu nedenle çocuğa hiçbir şey yedirilmemeli, içirilmemeli ve kusturulmamalıdır.
- Göz veya deri korozif maddeyle temas etmişse bol miktarda su ile en az 15 dakika yıkanarak temizlenmelidir.
- Yakıcı madde içen veya içtiğinden şüphe edilen çocuk, içilen madde örneği ile birlikte hiç zaman kaybetmeden çocuk gastroenteroloji bölümü olan tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

Tanı ve tedavi
Yakıcı madde içme şüphesi ile acil servise getirilen çocuklar solunum ve sindirim sisteminin ayrıntılı muayenesi yapıldıktan sonra gözlem altına alınırlar. Yakıcı madde içen çocukların yemek borusu veya midelerinde zarar olup olmadığı harici muayene ile anlaşılamaz. Dudak ve ağız içinde harabiyet olmasa bile yemek borusu ve/veya midede ağır derecede yanıklar bulunabilir. Bu durumun anlaşılabilmesi için yakıcı madde içen bu çocuklara kesinlikle endoskopik inceleme (yemek borusu ve midenin içini gösteren özel bir inceleme) yapılmalıdır. Bu girişim sonrasında yemek borusu ve/veya midede yanık ve harabiyet saptanırsa bu çocukların hastahaneye yatırılarak süratle tedavisi gerekmektedir. İlave olarak solunum yolları ve akciğerlerde de zarar oluşmuşsa erken dönemde antibiyotik tedavisine başlanmalı ve solunum desteği verilmelidir. Bu şekilde yanlışlıkla içilen yakıcı maddelerin vereceği zarar en az düzeye indirilebilir. Erken teşhis ve uygun tedavinin hayat kurtaracağı unutulmamalıdır.


Koruyucu önlemler
Çamaşır suyu, kezzap, çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanı, yağ çözücü, kireç sökücü, lavabo-aç ve benzerleri gibi gündelik yaşamda çok sık kullanılan asit veya alkali maddeler yanında benzin, gazyağı gibi sıvı yakıtlar çocukların ulaşamayacağı, güvenli yerlerde ve çocuklar tarafından açılması zor kaplarda saklanmalıdır.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Çocuklarda yabancı cisim yutma

Küçük çocuklar yapılarındaki meraklılık ve araştırma özelliklerinden dolayı her türlü yabancı cismi ağızlarına götürmeye ve yutmaya eğilimlidir. Ayrıca diş sayısı ve yapılarının yetersiz olması besinleri çiğnemeden daha büyük lokmalar halinde yutmalarına yol açar. Ağızlarında bir şeyler olmasına rağmen konuşmaya, gülmeye, koşmaya ve oynamaya devam edebilirler.
Anne babaların yaşadığı en büyük korkulardan biri hiç kuşkusuz bebeklerinin ağızlarına etraftan buldukları herhangi bir materyali atmaları sonucu ölüme dahi neden olabilen solunum durmalarıdır. Çocuklarda yabancı cisim yutma, 1 yaşın altındaki çocuklarda ölüm nedenleri arasında 5. sırada yer almaktadır.

Özellikle 1 ile 2 yaş arası çocuklarda yabancı cisim yutma ve buna bağlı solunum sorunları sıktır. Solunum yollarına kaçan yabancı cisimler arasında en sık saptananlar; çekirdek, fındık, fıstık gibi kuru yemişler, kuru üzüm, çiğnenmemiş besin artıkları ve oyuncak parçalarıdır. Bu tür besinler ve küçük parçalı oyuncaklar/cisimler 3 yaşın altındaki çocuklara verilmemelidir. Unutmamak gerekir ki; 1 yaşın altında çocuklarda yabancı cisimler ölüm nedenleri arasında 5. sıradadır. Solunum sistemine kaçan yabancı cisimler ani solunum sıkıntısı, morarma, öksürme ile kendini gösterirler. Bu durumda saniyeler içinde çocuk kaybedilebilir; acil servise ulaşıncaya kadar hızlı bir şekilde ağız içi parmakla kontrol edilip cisim çıkartılmaya çalışılmalı, çocuk ayaklarından baş aşağı tutulup sırtına elle vurularak cismin çıkartılmasına yardımcı olunmalı ve solunum durması söz konusuysa ağızdan ağza yapay solunuma başlanılmalıdır.
Sindirim sistemine kaçan yutulan cisimlerin çok büyük kısmı ise çocuğa zarar vermeden bağırsaklar yoluyla atılır. Özellikle zehirlenmeye ve bir yerde takılmaya neden olabilecek yabancı cisimler tanımlanmalı ve erken çıkartma işlemi yapılmalıdır. Çocuklar genellikle oyuncak parçaları, metal para, çivi, vida, pil gibi maddeler yutarlar. Temizlikte kullanılan kireç çözücü, deterjan, yumuşatıcı gibi sıvı yabancı cisimler içerdikleri asidik ya da bazik madde oranına göre yemek borusu ve midede hasar yapabilir ya da zehirlenmelere yol açarlar. Yutulan katı yabancı cisimlerin çok büyük kısmı ise yemek borusunun başlangıç kısmına takılır. Yemek borusunu geçip mideye ulaşan cisimler genellikle sorunsuz olarak kendiliğinden çıkarlar. Nadiren uzun/geniş cisimler mide çıkışında ya da ince bağırsak kalın bağırsak birleşim yerinde takılabilirler. Sindirim sisteminde takılan cisimlerin ise kimyasal ya da mekanik yollarla sıkıntı yaratma riskleri vardır. Özellikle piller ve mıknatıs parçaları bağırsak delinmeleri gibi önemli sorunlar yaratabilirler, bu nedenle acilen çıkarılmalıdırlar. Yabancı cisim yutma sıklığı %4’lere kadar varan yükseklikte saptanırken, en sık metal para yutma olayıyla karşılaşılır. Bu durum 6 ay ile 4 yaş arası çocuklarda sık olarak görülmektedir.
Yemek borusunda takılan yabancı cisimlerde; yutma güçlüğü, yemeği reddetme, aşırı salya oluşması, kilo kaybı, kusma, göğüs ağrısı, boğaz ağrısı, öksürük, açıklanamayan ateş ve bilinç değişikliklerine kadar varan bulgular saptanır. Çocuğun muayenesinde bir şey saptanamayabilir, en önemli tanı aracı şüphelenmektir, özellikle oynarken ani morarma, öksürme, solunum sıkıntısı gibi öyküler önemlidir.

Tedavi ve korunma

Yabancı cisim yutma öyküsü ile başvuran hastaya hastane koşullarında ışıklı bir kamera sitemiyle çocuğun solunum yolları veya yemek borusu incelenip özel cihazlarla (endoskopi) yabancı cisim çıkarılır. Erken tanı almış ve yabancı cismi çıkarılmış çocuklar hemen taburcu olabilirken, geç başvuran hastalarda yada sisteme hasar veren yabancı cisim olgularında uzun süreli hastane yatışı ve tedaviler gerekebilir. Çocukları yabancı cisimlere bağlı sorunlardan korumanın yolu çocukların hareketlerini kısıtlamak değil, yabancı tehlikeli cisimleri çocuklardan uzaklaştırmaktır.